Farklı Olmaya Cesaret Etmek: İnovasyon Yoluyla Olumlu Eylem

16 March 2021

Kadınların, inovasyon dahil hayatın her alanında eşit katılımına UNDP Türkiye Hızlandırma Laboratuvarı olarak çok önem veriyoruz. Belki de tamamı kadınlardan oluşan bir ekip olduğumuz için, yalnızca kadınlara yönelik olan ve son 5 aydır üzerinde yoğun bir şekilde çalıştığımız kentsel sorunları ele almak amacıyla bir inovasyon çağrısı/yarışması düzenlemeden önce bir an bile tereddüt etmedik.

Yine de bu fikri meslektaşlarımla paylaşmadan önce zaten çokça yapılan bir şeyi yapmaya direndiğim için bir süre bekledim. Yeterli sayıda inovasyon çağrısı/programı olduğunu, yeni birini başlatmanın pek de bir katkısı olmayacağını ve kaynakların belki de daha iyi kullanılabileceğini düşündüğüm içindi bu. 

Sonrasında gerçek anlamda kapsayıcı bir sosyal inovasyon çağrısı/programı bulmak için oldukça detaylı bir araştırma yaptım ancak ne yazık ki bir tane bile bulamadım. Sosyal inovasyon çağrılarının birçoğu birbirinin aynısıydı ve kapsayıcılık anlamında tatmin edici değillerdi. Örneğin, inovasyon çağrılarının büyük bir kısmı, tasarımları gereği, (toplumun her kesiminden daha geniş bir çözüm üretici kitlesi yerine) çoğunluğu erkek olan girişimcilerin ilgisini çekecek şekilde kurgulanıyordu. 

Dahası, bu programların çoğu özünde 'yüksek teknoloji' çözümleri bulma çabalarından oluşmaktaydı. Yalnızca son birkaç yılda düzenlenen hekatonların sayısına bakmak yeterli; iyi niyetlerine rağmen, kısa zamanda yürütülen bu tür etkinliklerde oluşturulan çıktıların kalkınma sorunlarına etkili ve sürdürülebilir çözümler getirme durumu çok nadir. 

Acilen çözülmesi gereken sosyal sorunlar dünyayı değiştirmeyi vaat eden bazı havalı teknolojileri değil, çeşitli kilit aktörleri içeren sistemik çözümleri gerektirir. Teknoloji meraklılarının iddia ettiği gibi teknoloji, sorunları çözmek yerine süreçte başka sorunlar yaratabiliyor. Bu konudaki şüpheciliğimi destekleyen pek çok örnek[1] mevcut. Kalkınma pratisyenleri olarak, her şeyi çözebildiğini iddia eden (=sihirli değnek) yüksek teknolojili çözümler aramanın cazibesine direnmeliyiz. Çünkü öyle bir çözüm maalesef yok ve çalıştığımız alan bundan çok daha kompleks bir yapıya sahip. Teknolojinin kendi başına dünyayı kurtarabileceğini düşünmek son derece naif bir yaklaşım. Keşke bu kadar basit olsaydı...

İnovasyonda toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusuna geri dönecek olursak, bu konuyu yüksek teknolojili çözümleri veya kahraman(!) girişimcileri arayan programlardan çok daha büyük bir sorun olarak görüyorum. Birçok ülkede kadınların BTMM (Bilim, Teknoloji, Mühendislik, ve Matematik) alanlarına katılımının erkeklere göre daha az olduğunu biliyoruz. Bu çok önemli mesele, toplumların yapılanış biçimleri ve önemsediği konuları da etkiliyor. Buna ek olarak, kadın girişimci sayısı nispeten az. İnovasyon için mükemmel bir ölçüt olmasa da, erkeklere kıyasla daha az kadının ‘fikri mülkiyet’ sistemini kullandığını da biliyoruz[2]. Birleşik Krallık’ta yakın zamanda yapılan bir araştırmada[3] dünyada patent başvurularının yalnızca %13’ünün kadınlar tarafından yapıldığı görülüyor.

Tüm bunlar, kadınları yeteneklerinin çok daha altındaki rollere hapseden ve onları ilerici fikirlerin geliştirilip tartışıldığı, erkeklere ayrılmış olan entelektüel çevrelerden kasıtlı olarak dışlayan ve yıllarca değişmeyen rejimler tarafından dayatılan ‘sistemin’ içindeki büyük çatlaklara işaret ediyor. 

Hepimiz kendimize tarihteki çoğu bilim insanı ve kaşifin neden erkek olduğunu sormalıyız. Bu daha zeki oldukları için değil, yalnızca onlara açık olan alanlara katılmaları ve bu konularda başarılı olmaları yolunda her türlü fırsat kendilerine verildiği için. Ayrımcılık üzerine kurulmuş bu sağlıksız sistem bugün bile dünyanın birçok ülkesinde görülüyor, ne kadar göze battığı ise tartışılır. Özümsenmiş ve normal gibi görünen bu sisteme birçok toplum nedense göz yumuyor. Çocukların, okulda öğrendikleri bilgiler ışığında mühendis, bilim insanı ve mucitlerin erkek olduğunu düşünerek büyümeleri kabul edilemez. 

Yalnızca tarihte değil, günümüzde de çoğu toplum, kadınların doktor, bilim insanı ve politikacı olarak kamusal yaşama katılmalarına karşı ağır önyargılara sahip. Toplumsal cinsiyet uçurumu konusunu eğitim, sağlık, istihdam vb. alanlarda önemsediğimiz gibi inovasyonda da ele almak, uluslararası örgüt çalışanları olarak hepimizin mesleki ve ahlaki görevi. Kalkınmanın geleceğinin şekillendiği alanlar kadınlara her zamankinden daha çok ihtiyaç duyuyor. Bu yüzden bu alanları kadınlar için erişilebilir kılmalıyız.

Yukarıda bahsedilen konuları destekleyen fazlasıyla bulgu olduğu için bu konuda herhangi bir şey yapmamak yanlış olurdu. Ben de tam bu noktada aradığım motivasyonu buldum… Kadınların, sarsıcı bir değişim yaratmaya ve gerçek gelişmenin önünde duran mevcut normlarla savaşmaya cesaret eden yenilikçi çözümler üretmeleri için bir inovasyon programına, bir eylem çağrısına ihtiyacımız vardı.

Normlar, tanımları gereği değişmesi oldukça zor olan ya da uzun zaman alan sosyal kurallar. Bu yüzden kadınları bugüne kadar baskı altında tutan sağlıksız normları hemen ele almazsak bu durum bu şekilde devam edecek. Kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddetin ne kadar uzun bir sürecin ardından suç olarak kabul edildiğine bir bakın[4].

Geçmişteki yanlışları düzeltmek için pozitif ayrımcılığın haklı gösterilebileceği pek çok durum var, ancak özellikle toplumsal cinsiyet eşitliği[5] alanında başarılı bir örnek görmek oldukça ender rastlanan bir durum.

İyi ve tekrarlanabilir bir miras bırakacağını umduğum örnek, Aralık 2020’de çeşitli ekosistem aktörleri ile ortaklaşa başlattığımız ve tüm kadınları kentsel sorunlara ölçeklendirilebilen/ genişletilebilen/derinleştirilebilen[6] yenilikçi çözümler üretmeye davet eden Sosyal İnovasyon Programımız. Program, sürdürülebilir kalkınma dediğimiz olguya ulaşmak için sistemleri veya bazı alt sistemleri dönüştürme potansiyeline sahip çözümleri ortaya çıkarmayı hedefliyor. Bu girişim aynı zamanda kadınların ve kız çocuklarının belirli ihtiyaçlarının karşılandığı toplumsal cinsiyete duyarlı programlamanın iyi bir örneği.

Kadınlara yönelik bir inovasyon programı başlatarak, onların çözümlerinin gelişmesi için uygun koşulları yarattık. Bunu yaparak dolaylı şekilde, çoğunlukla kadınların ve kız çocuklarının karşılaştığı sorunlara çözüm bulmaya elverişli bir ortam da yaratmış olduk. Bu son kısım, bir yan kazanım olmanın ötesinde yukarıda saydığım sorunların etkili çözümünde mutlaka olması gereken bir bileşen; ne de olsa kadınları etkileyen sorunlar erkekler tarafından değil, kadınlar tarafından çözülecek.

Önümüzdeki haftalarda, bir dizi blog yazısı yoluyla programın çeşitli yönleriyle ilgili bazı detayları ve içgörüleri paylaşacağım. Bunların içinde program tasarımı, bulunan çözümler, kazanan fikirleri özel kılan yanlar ve çözüm portföyümüze nasıl entegre edilecekleri konuları yer alıyor. 

Umarım bunlar yeni diyalogların başlamasına vesile olur ve belki de başkalarına, uzun süredir ihmal edilen ve hatta unutulan konularda harekete geçme konusunda ilham verir. İnovasyonun gerektirdiği birçok şey var, ama her şeyden önce cesaret gerekli...

Gökçe Tuna UNDP Hızlandırma Laboratuvarı’nın Keşif Yöneticisi ve gururlu bir feministtir. Twitter: @G_innovates

İngilizce’den Türkçe’ye çeviri: Merve Peker


[1] https://www.pewresearch.org/internet/2020/06/30/tech-causes-more-problems-than-it-solves/

[2] https://www.wipo.int/ip-outreach/en/ipday/2018/innovation_creativity_gender_gap.html

[3] https://www.gov.uk/government/publications/gender-profiles-in-worldwide-patenting-an-analysis-of-female-inventorship-2019-edition

[4] https://assets.publishing.service.gov.uk/government/uploads/system/uploads/attachment_data/file/507845/Shifting-Social-Norms-tackle-Violence-against-Women-Girls3.pdf 

[5] Kadınların faydalanıcı olduğu pek çok program var, fakat bu, toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik olumlu eylem ile aynı şey değildir. Olumlu eylem, dezavantajlı grupların fırsat eşitliği sağlamak amacıyla bazı konularda özellikle öne çıkarılıp desteklenmesidir. Örnek vermek gerekirse, kadın temsiliyetinin az olduğu yönetim pozisyonları için kadınlara yöneticilik eğitimi vermek ile yönetici pozisyonlarının en az yarısını kadınlara ayırmak arasında ciddi bir fark vardır. İlk yaklaşımda kadınların faydalanıcısı olduğu bir programın daha fazla kadın temsiliyeti yaratma garantisi yok, ikinci yaklaşımda ise bu amacın gerçekleşmesi için somut adımlar atılıyor.

[6] İnovasyon ölçeklendirme stratejimizi şu adresten inceleyebilirsiniz:

https://acceleratorlabs.undp.org/content/acceleratorlabs/en/home/library/AccLabSCALE.html